Beklersiniz sorgusuz sualsiz bencilce beklersiniz. Daha fazla anlayış daha fazla kabulleniş daha fazla eyvallah daha fazla diye devam eden ve sonu gelmeyen bir bekleyişle beklersiniz. Bazen hissettirmeden bazen bodoslama yüzüne yüzüne bağırarak. ve birden değişir sesiniz, tavırlarınız ,hareketleriniz ve işte bir beklentinin pençesindesiniz. Karşıdakini o kadar eş tutarsınız ki kendinize beklemek normaldir sizin için anlayışının sınırlarını zorlayarak” evet bekledim beklemese miydim “der bide üste çıkma çabasıyla bir beklenti daha çarparsınız yüzüne amacınız bu olmasa bile…
Sonra beklentileriniz karşılık görmeyince “ben kimin ki “der can yakma beklentisiyle ki aslında dilde bu değildir telaffuzu öyle laflar sıralanır ki farkında olmadan bir şeyleri dağıtırsınız “aslında bu kadarına ne gerek vardır ki sadece düşünsen bunlar olmayacaktı biliyorsun değimli” li bir cümle beklentinizin ne denli bencilce olduğunu ispatlama çabasıyla dökülüverir dudaklarınızdan unutur ayrı vücutlar da eş bir yaşammış sizinki hissiyatıyla saçmalama sınırlarını zorlarsınız.
Sınırsız bekleyişler bencilleştirir ve asla unutulmaz unutulmuşu oynar ama. Yerine başka bir konu geldiğinde beklentiler rafa kaldırılır en beklenmedik anda beklenmedik bir şekilde çıkmaya hazır. Ve öyle bir şekilde çıkar ki karşınıza haklı ya da haksız arama çabalarına girişirsiniz düşünür düşünür çıkamaz işin içinde işte ikinci evreyi tamamlayan bir beklentiyle “neden” dersiniz.
Bazen de sizden beklenir aklınızın köşesinden geçmeyen ya da düşünmezsiniz sizin için böyle bir beklentiyle karşınıza çıkılmaz zaten deyip büyük bir kandırmacanın tam orta yerinde beklenmedik bir sitem anında tokat gibi söylenir sözler” ben senden beklemiştim” ya da” ben senden beklerdim” li dili mişli zamanlarda beklentisiz beklentilerle yüz yüze kalır sessizliğin ortasında çığlık çığlık hezeyanın yıkıntıların arasından “sende mi? “Dersiniz. Evet dersiniz sanki hiç beklememiş gibi kendinizin hiç ,dünya yıkılsa yapmayacağı bir şeymiş de size yapmış gibi nedenler sıralanır birbiri ardına ve aslında bu bile bir bekleyiştir farkında olmadan senden beklemezdimin beklenişi….
Eşit değildir beklentiler davetsiz gelen misafirlere farklı dilimlenmiş pasta gibi hakkına düşeni almaya razı olursun ya da kıstas yapar öyleyse böyle diyip eşitleme çabasına girersin bekliyorsa beklemeliyim der her dilime düşen mum sayısını bir bir söndürür zindan karası beklentilerin içinde çırpınır kalırsın bekle ki bir el uzansın çeksin seni o bataktan çırpındıkça bataklık gibi battığını bilmeden beklersin beklersin beklersin…
Beklentiler yorar beklentiler yaralar beklersiniz karşılığını alamazsının ummadığınız anda size beklentiler sunulur yıkılır dağılırsınız ipler gerilir şiddetine göre kopan yerleri de vardır. Nedenleri sıralamışsınızdır bile” neden bekledim ki “,” neden bekliyor ki?” o ölüp bittiğiniz uğruna her şeyi göze aldığınız bile size beklentiyle yaklaşır ona beklentilerinizi sunarsınız.
Aslında kimse kimse için ölüp bitmez hele ki her şeyi göze alırımlar dildedir. Öyle olsaydı bu kadar ansız amansız beklentilerin karşısında yıkıntılar arasından nedenlere sığınmazdı taraflar. Sen olmazsan ben yaşayamam sözüne inanmak saçma. Yaşar çünkü insan Nazım Hikmetinde dediği gibi…“Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensizde yaşarım ama seninle bir başka yaşarım.”yaşanır kimse kimseye bağlı değil bağımlı değil yaşarsın sen olmazsan ölürüm biterimler dildedir. Ölüp bitmezsin sadece o zamanki yıkıntıyı eş değer tutarsın ölüme ama eş değildir. Ölmezsin fark olur öncesi sonrası yaparsın hep. Milat gibi ondan önce ondan sonra ve bu halde bile beklersin onun hiç gitmeme ihtimalini bu hallerine sebep olmama ihtimalini beklersin ki o aslında hiçbir şey yapmamıştır beklentilerin sınırsızlığıdır bu hale getiren.
Aşkına şüphe etmezsin. Sevgisinden kuşkun yoktur ama olmuyora sığınır beklentilerin külfetini ona ödetirsin .Ve yokluğunda beklentiler artar beklenmedik zamanlarda. Bencilleşiriz hakkımızın o olduğunu savunarak ben bunları hak etmedim der dövünür kızar küfreder yıkılır zamanla hafifletir keşkelere sığınır canını yakan her ne kadar anı ne kadar hatıra varsa bir bir serer göz önüne bir nevi cezalandırırız kendimizi. Sonrada hakkımızın bu olduğunu düşünür daha da daha da yıpratırız görsün ki bu hali içi yansın üzülsün isteriz evet bu halde bile bekleriz kendimize eder yinede bekleriz…
Bitmez tükenmez bir bekleyişin içinde unutana kadar bekleriz ben onu unutamam onsuz yaşayamam desek de unutana kadar bekleriz
Ama bu kez kendimizden…
Suzan DİNLER ...2010