26 Nisan 2017 Çarşamba

TÜRKÜLER İYİKİ VAR !

Kalitesiz enstrümanlarla basit sesler çıkaran
Bestesiz güftesiz uğultunun içinden
Gel sarıl değer kıymet bil hatırla hatırlat.
Kalite dolansın zihninde
Hayal kuracaksan kalsın arka fonda
Al hayatının arka fonuna birkaç türkü
Türkü dolansın diline
Kapıl git ritmine
Ne mutlu Türküm diyene Türkü dinleyene ...

Kardeş Türküler - Çeşm-i Siyahım




Kardeş Türküler Cahildim Dünyanın Rengine Kandım



Kardes Türküler Yaniyorum

















Kardeş Türküler - Darıldım Ben Sana Canım Video 




Kardeş Türküler - Bahçada Yeşil Çınar 























KAYNAK : https://tr.wikipedia.org/wiki/Karde%C5%9F_T%C3%BCrk%C3%BCler

Kardeş Türküler, 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nin müzik birimi tarafından hazırlanan bir konser çalışmasının adı olarak gündeme geldi. Anadolu halk şarkılarını, kendi kültürel yapılarını baz alarak orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışan bu proje, ana olarak dört bölümden,Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni şarkılarından oluşuyordu. Bu çıkış, politik anlamda 'kardeşlik içinde bir arada yaşama' ilkesine dayanarak, halklar arasında yaratılmaya çalışılan kutuplaşma ve gerilime müzikal düzlemde cevaplar geliştirmeye çalışıyordu. Daha sonraki dönemlerde Kardeş Türküler çalışması, değişik kültürlere ait şarkılara da yönelerek repertuarını genişletmeye başladı: Laz, Gürcü, Çerkes, Çingene, Makedon, Alevi, vs. ezgileri, müzik topluluğunun oluşturmaya çalıştığı düzenleme anlayışı içinde biçimlendirilerek icra edildi.

1995 yazında kurulan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'nun (BGST) müzik biriminde yer alan grup, bir yandan çeşitli sanatsal etkinliklere ve kültürel gecelere, festival ve şenliklere katılırken, diğer yandan da repertuarının bir bölümünü değerlendirmek üzere, Feryal Öney'in solist olarak yer aldığı, Azeri müzisyenlerle birlikte hazırlanan 'Hardasan / Azeri Şarkıları' adlı albüm çalışmasını yayınladı. Bir yıl sonra, Haziran 1997 tarihinde, Anadolu-Mezopotamya eksenindeki müzik geleneklerinin ürünlerini örneklemek üzere 'Kardeş Türküler' albümünü çıkaran grup, zaman içinde bu ad ile anılmaya başladı. Aynı dönem bir özel radyonun yaptığı dinleyici anketinde 'yılın grubu' seçilen Kardeş Türküler, ikinci albümünü daha lokal ve spesifik bir projeye ayırdı: 'Doğu' albümü, o coğrafyanın müzikal mirasını ve sunduğu olanakları araştırmaya çalışan grubun kendi 'sound'unu oluşturması yolunda önemli bir adım oldu.

Zoru görünce kolaya kaçıyorsunuz...



Zor günler olacak yaşanacak hayat güllük gülistanlık değil. Tabi zorluklar mücadele gerektirir. İnanç hırs sabır gerektirir. Zoru görünce hiç bir şey yapmamış olmak bir nebze sabır gösteriyor olduğunuzu doğrular evet ama yeterli olan olması gereken hayattan el etek çekmek değil. hayata sizi bağlayacak bu zorluktan sizi ne nasıl kurtaracak onu bulmaya çalışmaktır.

Pes etmek kolay. vazgeçmez hatta hiç bir şey yapmamak çok kolay. kolaycı hazır insanlar olmayın. bu hayat koca bir imtihan sahnesi. durmak beklemek vazgeçmek zaman kaybından başka bir şey değil.

Zorlukların geçici süreli olduğunu unutma. Süresi ne kadar sürer ne kadar acıtır yaralar iz bırakır kestirilmez ama her zorluk günün birinde geçicidir. Bizim yapmamız gereken tahammül göstermek tevekkül etmektir.


Karakterin güçlenmesi için olgunlaşmak olaylara daha sağlıklı bakabilmek için acıdan zordan geçmek gerekir. Her şeyi olduğu gibi bunu da lehine çevirmeyi öğrenmelisin. Bu acı bana ne katacak. Dayanamam dediğim bu zorluğa ne kadar dayanacağım . Geçip bittiğinde ne öğrenmiş olacağım . Dur düşün acının rehavetine kapılıp olmazı getirme aklına sükuneti koru hayattan bağını koparma. Unutma en öneli şey sağlık. Şükretmek için sebepler ararken hala hayatta olduğunu unutma hayattaysan şansın hala var hala o baş edemem dediğin her neyse onunla baş edebilirsin.

Sabrın selametine inan.
Yanında olanların gerçekten seni sevdiklerine inan
Pes etmek vazgeçmek kolaycılık ! Sen kolayı sevme.
İnançlarına sarıl. Dua et .

SD.

24 Nisan 2017 Pazartesi

MUTSUZ İNSANLAR OLDUK...

Mutsuz olumsuz duygulardan beslenen depresif insanlar olduk.
mutlu olmak için bile önce mutsuzluğu dibine kadar yaşayıp dozu tutunca tamam hadi bir kahkaha atalım hissi sarıyor.
bir konu bir karar aşamasındayken olabilecek en kötü senaryolar yazılıp en imkansız ihtimaller sıralanıyor sonra aslında o olumsuzluğun gerçekleşme ihtimali bile milyonda bilmem kaçken hevesi kaçırmaya yetiyor.
mutsuz olmayı seviyoruz. duygu derinliği yüksek şarkılar dinleyip konusu damar karakterleri bol acılı filmler izleyip ayrılık temalı kitaplar okuyup hooop esas kız % erkek yerine geçip yaşıyoruz hikayeyi e duygular şelale tabi ağlamak şart oluyor bu havada.
sonbaharı seviyoruz mesela. Ayrılık ayları Hava puslu sisli yağmurlu. yaftalı ayrılık konuşmaları için en uygun mevsim bence. Aşkın ızdırabını bile seviyoruz. Yani düşünsene yaşadığın aşkı kaleme alacak olsan ayrılık kısmına geldiğinde yazın ortasında terk etti beni demek ya da sıcak bir ağustos günüydü ondan ayrıldığım gün demek yeterince o duyguyu yaşatmıyor. çok da dert yani yazın sıcağında yokluğun plajlar eller havaya şarkılarla çınlarken bir saniye bunalıma gireceğim sesi kısar mısınız? da denmez ki . istesek de yaz ayrılığı olmaz yani ayrılacaksanız havaların soğumasını bekleyin derim ben ...
yine aylardan kasım sanki sende kaldı bir yarım... lafın duygusuna bak . buram buram ıslak toprak , kuru yaprak kokuyor.





Bunu dinleye dur


devamı gelecek ;)

17 Nisan 2017 Pazartesi

EN BÜYÜK MUTSUZLUK 3 GÜN SÜRER ...

Normal olmaktan uzaklaştıkça keşfediliyor gerçek mutluluk. Çok şükür normal değilim artık. 


En büyük acıların mutsuzluğun çıkmazın ve kararsızlığın 3 gün sürdüğünü keşfettim. 3 gün içerisinde en dibi görüp sonra en anormal halinle yaşadığın mutsuzluğa tahammül gösterir oluyor. Alışkanlıkla kabullenmek arası bir yerde kalıyorsun. Acılarla büyüyor olgunlaşıyoruz. Bir nevi delilik hali bu. Acının en dehlizinde kurtuluşun olmadığı düşüncesiyle en olmazı aklına getirip candan geçecek haldeyken. Hafif sıyırarak gidip yemek hazırlayıp yiyebiliyorsun. Ya da aldığın ilaçların sayısını unutup migreni bahane edip birer saat arayla 3 ağrı kesiciyle kafayı bulup sızıp kalabiliyorsun. Ağrının geçip geçmediğinden bile emin değilsin o ayrı ağrının şiddetine alışıyorsun. Bilinçli düşünmeyi şöyle üst raflara kaldırıp en saçma olumsuzlukları derli toplu seriyor sonra dağıtıp tekrar toparlamaya girişiyorsun. Aynayı karşına alıp seni dinlemeyen tüm kulaklardan hırsını alırcasına ona konuşuyorsun. Aslında kendine konuştuğunu ne zaman sonra fark ediyor aslında kendinin bile seni dinlemediğini anlıyorsun. Öyle yaralı hissediyorsun ki kendini birde bununla yaralanmaktan korkmuyor kendine zarar vermekten çekinmiyorsun. Bedenen ruhen bir bitiş. Bitmek iyiymiş ya. Daha fazlası beklenmiyor artık senden. Bittin çünkü senden alınabilecekler bitti senin verebileceklerin bitti. Bitik bir seni yeniden başlatacak birkaç mutlu anı. Birkaç mutlu insan ve umutlu bir yarın. 

3 kara gün. Ne kararlar alındı. Uygulanır mı bilinmez? Ne ağlandı ne vazgeçildi sitem edildi küsüldü insana kadere yaşananlara. Barışılır mı bilinmez. Hayatından çalınmış 3 mutsuz gün. Telafisi olur mu bilinmez ve daha kaç 3 günde sabrın sınanacağı kestirilmez. Hayat işte düşe kalka yaşanıp gidiliyor. 

Mutsuzluğun kasvetin de demlenince kararlar o yapmam deyip büyük büyük kurduğun cümleleri yaşarken buluyorsun kendini. İntihar mektupları yazmayı bile düşünüyorsun ihanet ettin ya bir kez düşüncelerine asıvereyim bu kararları bu düşünceye sevk eden beni bana bunları yaşatan insanları. Orijinal küfürler bulabiliyorsun mesela böyle zamanlarda telaffuzu zor düşünmesi kolay afili laflardan oluşan. Sevilmediğini düşünüyorsun ki insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey sevildiğini duymak ve hissetmektir. Bedenin ihtiyacı su gibi ruhun ihtiyacı da bu işte. Eski sevgiliyi arayıp "ya vakti zamanında gerçekten sevdin mi beni" diye sorup gerçekliğini tartıya koyup ispatla diyesin bile gelir orda da gururla mücadeleye tutuşmak yeterince güçsüz sen için hiç olur bir şey değil. İntihar mektubu yazmak gibi bu düşünceyi de zihninden geçirip o fikirden usul usul uzaklaşıyorsun. Sonra seni seviyorum cümleleri kuran ya da seni sevebilme ihtimali olan kişilere yaklaşmayı düşünürsün. ki bu da Senlik bir hareket değil tek başına sevmek ya da sevilmek yeterli değil. Eksik kusurlu ve o da mutsuz bir şey. 

3 günlük mutsuzluktan çıktığını nasıl anlıyor insan? Mutsuzluk bir nevi virüs. Bir nevi ruhi hastalık. Ya yenik düşerse ruh bu hastalıktan kurtulamazsa. Şiddetli mutsuzluktan ruhu kaybedersek? 

olmuyor öyle bir şey vallahi olmuyor. Mutsuzluktan ölünmüyor. Öyle olsa sağımız solumuz zamanlı zamansız ruhu ceset insanlarla dolardı. Çok şükür her acı her çıkmaz her olumsuzluk ilk anki şiddetiyle kalmıyor. o kaldıramam dediğin acıyla bir zaman sonra dalga geçer oluyorsun. Ya da hiç aklına getirmeyip hiç yaşamamış sayıyorsun. Sanki o malum senaryonun baş rolü sen değilsin de bir başkasıymış gibi hissediyorsun. 

Yine 3 günlük bir çıkmazdayım "acıyan yerle acıkan yer ayrı" diye bir söz duydum. Acıdan yüreğin sıkışırken karnının umurunda değil bu hal guruldamaya devam ediyor. Beynin olayın etkisiyle tokluk hissi uyandırırken sende bir yandan da açsın sinyallerini yolluyor karnına. Bedenin bile bir tepki halinde olana. Su kahrolası doyumsuz karnını sustur diye ye diyor. Kaliteli bir acı çekmek istiyorsan ye ve sussun bu gurultu. Sonra çorba kaşıklarken buluyorsun seni. Göz yaşların çorbayı arttırsın boş ver kaşıkla...

Sabrın sonu selamet mi?

Yapı olarak çok sabırlı bir insan değilim. Ne kadar sabır ne kadar selamet getirir bilmiyorum. Söz konusu acı çekilecekse zirveyi bir görelim sükûneti sonra düşünürüz düşüncesindeyim. Az dozajda uzun süreli acılardansa yüksek dozajda kısa süreli bir acıyı yeğlerim. 

Mutluluk neydi?

Geçtin mi sen şimdi mutsuzluktan. Acıdan üzüntüden geçtin mi? heh işte o 3 günlük kahrın kederin sonrası irili ufaklı bir sürü mutluluk. Bir bahar sabahına uyanıp kuş seslerini duymak mesela , mesela gözün biraz maviye biraz yeşile çalması , biraz toprakla çiçekle haşır neşir olmak. Mutlu insanlarla bir kahve içimlik zaman geçirmek ki mutluluk bulaşıcıdır. Mutsuzluk uzaklaştırıcı. İnsanlar mutluyken mutsuz haber almak mutsuz insanlarla görüşmek ve mutsuz edici şeyler yaşamak istemez. Ondandır mutsuzların kendini saklama isteği. 

Özetle dostum. 3 günlük acının şiddetine kapılıp emanet bedene zulm etme. Sonra yaralarını sev. Mutsuz insanlardan kaç. Mutlu anıları arttır.

Suzan DİNLER