28 Kasım 2014 Cuma

Kaybetmek üzerine

kayıplar hep var hayatımızda
belkide en çok kayıplar var
eksildiğimiz eksilttiğimiz yanımız kayıplar
anın rehavetinde mutsuzluk sebebi
zamanın geçmesiyle kurtuluş kayıplar

****

vazgeçmeyi kural ediniyoruz
olmadıysa olmuyorsa dön arkanı git ne kolay
ucunda muhtemel kaybetmeye yaklaşınca direnmemek
oracıkta vazgeçivermek ne kolay
ne çabuk tüketiyoruz hayatı
ve de ne kadar hazır b planlarımız
ölüp biterken ilki ikincisine göz kırpıyoruz


***
vazgeçmeden önce diren
savaş
ezil
pişman ol hatta
ama layığıyla bir pişmanlık olsun
olmadıysa da olmasın diyebil
diyebil ki için rahat yeni bir tercihin olsun
aklın ilkinde kalıp acabalarınla uğraşacağına
bat o düşüncede kurtulmadan
vazgeçmeden önce tüm ihtimalleri bitir
dağıt hatta kendini
aklın da fikrinde kalmasın o ihtimal
öyle olmasaydı ya da şöyle olsaydılar üşüşmesin kafana
uykuların bölünmesin
vazgeçmeden önce dur
dinle kendini gerçekte ne senin isteğin
sadece kaybetmemek mi istiyorsun
ne olduğu önemli değil mi
belki kaybın kurtuluşundur
ya da sınavındır senin
 kaybettiğin şeyde bulacaksındır kendini
belkide kazanacaksındır en olmadık vaktinde
tam vazgeçecekken
tutun elindekilere
hayata en kestirme yoldur sahip oldukların
diğerleri bilinmezlik
diğerleri muhtemel kayıpların
diğerleri olmasa da olur
diğerleri belkide hiç yoktur
kaybetmeyi sil aklından şimdi
ihtimali hep baki
sen savaş çaba sarf et önce
sonra
sonrası 2 seçenek
ya vardır senindir seninledir
ya yoktur hiç olmamıştır kayıptır.

hem;
kaybetmeyi de severim ben
kazandırıyorsa hayatı yeniden ... :)

Suzan DİNLER

30 Ekim 2014 Perşembe

YAŞ ÖLÜME DENK BİZ GİDERİZ KALANA SELAMET

Dini imanı para olmuş
sorsan ölümsüz o
sorsan hiç ölmeyecek
ettiği yanına kalır bu dünyada
bu dünya mazluma sırtını döneli çok oldu
gafilin namerdin namussuzun yanında bu dünya
cebine cep yaptırsan ne fayda
doldur
çatlayana patlayana kadar ye
gideceğin yer taş çatlasın 2 metrekare
bizim dolmuş miyadımız
bir ayağımız çukurda
gözümüz toprağa bakar
biz gideriz korkumuz kalanlar
mazlumu namerde emanet bırakır gideriz
gözümüzü arkada bırakız gideriz
onlar kalırlar peşimizden geleceklerini bilmeden
kötülüklerine kötülük katarlar kalırken
muhtacı üzerler kalırken
bana dokunmayan bin yaşasın der olana bitene göz yumarlar kalırken
ne gelir elden
dünya fani
ölüm ani
Yaş ölüme denk
biz gideriz kalana selamet


Suzan Dinler

ANTALYA

ekimden bir gün
saat 16 suları
bulutlar toplanıyor bir yana
havada toprak kokusu
belli yağmış bir yerlere ve yaklaşıyor bu yana
mevsimin sonbaharında
günün tam bu saatinde
aşık olunası Antalya





OLMAZSAN OLMASIN

Olmazsan olmasın
yıkılsın koca çınar
yerle bir olsun
olmazsan yok olsun
bitsin tükensin
olmazsan son olsun
vazgeçilsin gelecek umutlarından
ertelensin mutluluklar
yarınlar hep hüsran
yarınlar hep buruk
olmazsan olmasın
ertesi sabahı günün
gecede kalsın hayaller
karanlık dehlizlerde son bulsun
olmazsan bitsin düşüm
kırıklıkları kalsın elde avuçta
hazan mevsiminde hep yapraklarım dökülsün
olmazsan sen
yoksan
gitmişsen
bitmişse bizli günler
olmasın geleceğim
bitsin bu rüya
yeni günüm karanlık
yeni günüm umutsuz
eskiye selam olsun
olmazsan geçmişe günaydın
geleceğe elveda olsun



Suzan DİNLER




25 Ekim 2014 Cumartesi

KENDİMCE

kendimce sırlarım vardı
en güzel çiçek nerde
yada oyun yeri
saklanılacak en kuytu köşe
söylemedim diğerlerine
oyunda rakibimdi ya onlar
kendimce gizlerim vardı
paylaşmadım kimselerle
bana ait kalsın dedim
benim olsun
kendimce yaşayayım dedim
izin vermediler
bana ait bendende hüküm sürmeye kalktı eller
yabancılaştım kendime
ellerin göz diktiği kurak bir topraktım
fethedilmeye hazırdım onlara göre
oysa ben özgürlüğümü avaz avaz bağırmak istemiştim
bırakmadılar
yasakladılar
kendimce bana ait olanı yaşayayım dedim
yaşatmadılar
hüküm sürdüler bana ait bedende
oyunlardaki sırlarıma kaçayım dedim
en gizlerime saklanayım
sadece oyunda değilmiş saklamak zorunda olduklarım
öğrettiler
herkes rakipmiş hayatta
kendimce çocuktum
kandım
inandım
geldiler saltanat kurdular bana ait topraklarda
zamansız hasatlarda ekimler yaptılar
bana ait gizlerimi yağmaladılar
kendimce geçer sandım
geçirmediler
hüküm sürdüler bana ait bedende
geçmez dertlere gebe bıraktılar
ağladım
kendimce çocuktum
onlara göreyse bir av
leş kargaları misali çökÜiler üzerime
bana ait olana sahip oldular
ben istemedim
kendimce karşı koydum
kendim bile yetmedim
artık kendimden geçtim
kendimce sırlarıma gömüldüm
gizlerimde saklandım
izin vermediler
ben istemedim
bedelini ben ödedim
kendimce çocuktum ben
şimdiyse bir kadın....

YOLUN SONUNU GÖRÜYORSAN GERİ DÖNMEYE ÇABALAMA...


Bittirmek zordur. hele ki pahası biçilmez zaman dilimlerinde onca sarf edilen cümlelerin ardından yaşanan yaşatılan dakikaları hiçe sayarak bitti demek zordur.

Vicdanla kıyasıya bir muhasebenin içinde bulursun kendini sebebi ne olursa olsun kötü olanları silmeye çalışır gibi iyi neler varsa döker önüne sen görmezden gelir ama buda var şunu da yaptı şöylede söyledi dersin inanmasan da sıralarsın bir bir bilirsin aslında vicdan senden öndedir. iyi yanlar o kadar çok kazınmıştır ki beynine kalbinin orta yerinde sızım sızım sızlar "bitti!..." 

Sızlatan bir bitiş gerçekten bitirmez aslında sevgiyi, boyut değiştirir belki ama sonunu gördüğün bir yoldan geriye dönmeye çabalasan da bellidir varacağın nokta ha bugün ha yarın dersin yürürsün kimileri bu kadar cesur değildir aslında malum sonu görmezden gelip ertelemeye çabalarlar sanki birşeyleri kurtarabileceklerini düşünür çaba sarfederler ama olmaz işte sonu daha da felakete sürükler bilmeden nefreti yoldaş ederler ilişkilerine aşk yok olmaya yüz tutarken ki gidiş saçma gelir bana aşkın en zirvesinde yollar ayrılmalı bence nefretle bitirilen nefretle son bulan ilişki küstürmez mi hayata insanı ben küserim küstüm de artık korkuyorum küsmelerden bunca atılmış adım aşılmış engel yıkılmış duvarlarım varken yenileri ardına gizlenmek ahmaklık daha yolun başındayım ve yolumda aşk olmadan atılacak adımlar yanlızlıkla yoğrulacak günleri boşa geçmiş sayarım...
heleki yaşananların ardından mutluluklarımın ardından zaten çok pişmanım neden daha önce aşkı tanımadım.

Şans işi kaderde var tabi doğru zaman doğru insan o kadar doğruyu sıralayıp aşkın doğuşu mucize gibi ama en ufak bir yanlışta da ölüşü ne kadar acı.
lakin bir yol biter yenisi başlar olmalı insanın felsefesi hayat engebeli bir yarış pisti her öne çıkan engelde pes etmek kendi kabuğuna çekilip hayattan soyutlamak insanın kendine yapabileceği en büyük haksızlık bence bir ilişki içinde bu geçerli olmalı aslında bu beylik laflar hal vaziyet o durumdayken çok kulağa gelmez biliyorum ama üzerinden geçen belirsiz bir zaman dilimi yaraları kabuk bağlatırken içlerde bir yerlerde saklanan mantığı su yüzüne çıkarıyor.
aşk ve mantık aynı anda hareket edemezler heleki bir ilişkinin son demlerini yaşadığı zamanlarda aşk ne kadar anı varsa döktürür adamın önüne çatır çatır bir aşk muhasebesine girişir bir sen söylersin bir o söyletir. sonra biraz biraz inzivaya itersin hafiften bir kendine geliştir bu mantığın kaçak bir hamle yapar ve beyninin kıvrımlarında yankılamaya başlar şimdiye kadar normal gelen herhangi bir tavır yada söz öyle bir dokunur ki sana kendin bile şaşarsın mantık aşka bir gol atar ve ilk kavgayı yaşarsın...

Kavga bir ilişkinin olmazsa olmazdır aslında kavgasız bir ilişki sossuz makarnaya benze yavan tatsız tuzsuz azcık tartışma olacak ki tadı yerine gelsin biraz çekişme azcık küslük olmalı ki en güzel yanı barışmayı tadabilsin çiftler.

Kavgalar güzeldir barışmalar oldukça dahada birbirine bağlar çiftleri dahada anlayışı sağlar biraz saçma belki ama kavgayla daha iyi tanırsın karşındaki kişiyi hali hareketi tahammül sınırı ve diğer yüzü evet kavga anlarında insan başkalaşır farkında olmadan sözleri keskinleşir can acısıyla dahada can yakmak ister ki bunu yapan kişi bir ilişkide sorunlu kişidir ilişkiyse sorunlu bir ilişki.
ilk başlarda anlaşılmaz bir şekilde geçiştirilir küçük şeyler basit şeylerdir ama geçiştirmek unutturmaz en derin tartışmalara elde koz misali saklanır.sonrasıysa birbiri ardına gelen küçük artçıların beklenmedik bir depremle sarsıntısıdır. içten içe hazırlandığın depreme elinde biriktirdiklerini bir bir çarparsın işte zamanı geldi iyiki zamanında bunları unutmamışım der gibi aklının derinliklerinden çıkarır yerli yersiz saplarsın oklarını hani o akşım dediğin senin yarın olan kişiye...

Sen yaparsan o dururmu oda yapar tabi ilişki laçkalaşır. artık gözünü bile kırpmaz olursun onu kırmaktan kırılmış üzülmüş incinmiş umrundamı amaç o değilmi zaten üzdü beni daha çok üzülsün peki ilerisi belirsiz bir sona doğru yaralar ala ala yürümeye devam edersiniz kah severek kah söverek,ve işte altın vuruş gelir gerçekten aslında ilk kimden geldiğinin bir önemi yoktur zaten ikisininda aklında olan sadece birinin diline dökülmüştür ama çiftlere göre öyle değildir tabi ilk söyleyen kazanandır ama doğru zaman doğru yer gerekir neyden mi bahsediyorum tabiki " bitti"
gerçekten bunu söylemek zordur zor olduğu içindir onca kavgayı onca lafı tartışmayı unutmuşu oynayıp devam etme çabaları. bitirmek zordur. bitiren olmakta kim söylerse karşıdaki duyguları sömürmeye ayarlanmış gibi demek bunu sitiyordun oysa oysa ben tamam o zaman beni istemeyeni ben hiç istemem bitsin. der ve elvedayı çakar kal şimdi vicdanınla baş başa noldu gerçekten bittimi şimdi ama ben yani öyle demek istemedim ama kavgalar çok yıprattı beni dur konuşalım. işte bitirmek zordur bir duygu sömürüsü bir vicdan azabı işin içine girdimi yeni bir başlangıç adı altında bir daha böyle davranmayalım aşkım daha anlayışlı olalım olurmu nun ardından bir dahaki sona kadar bir ara verilir.

İlişkiler çok fazla reklam alır aslında molası çoktur küslüklerdir bunun adı küser küser barışırsın bir yerden sonra barışmak bile kalmaz aman küslük sebebini bile unutursun yanyana gelince ten çekimi en doğru hitap sanırım yanındayken büyülü dakikalar uzağında unuttuğun neler varsa çıkarır önüne atar.

Kişilere göre değişikilik gösteren başla bitişler yalanların etkisiyle dönüşü olmaz bir yola adım attırır insanı bitirmek gerçekten zordur kişiliğinden verdiğin ödünler aşk için deyip kirlettiğin sözcükler ve son balangıcın ardından son bitişe zemin hazırlar ve işte ilk kişisi beklenmeyen bitti bu kez aynı nefretle aynı anda dökülür dudaklardan başlamak kolaydır ama bitirimek zor son sözcük bu olamalı bir ilişkide laçkalaştırmadan medenice yol verilmeli kaç kez daha bir kavgayı kaç kez daha bir ayrılığı kaldırırki bir bünye yolun sonu belli açık seçik görünüryor işte en doğrusu el sıkışıp ayrılmak

kavgasız gürültüsüz medenice ayrılabilenlere hitaben yollarınız açık olsun...

Suzan DİNLER 

Sen Öldün

sen öldün ...
ben seni gömdüm...
üzerine dirhem dirhem nefret örttüm...
fersah fersah uzaklardan intikam getirdim serptim...
sen öldün...
ardından bedDUAlar sıraladım ruhunun derinliklerine...
sen öldün yüreğimde
ve ben seni gömdüm en derine...

Masal Bitti













öğren artık her hikayenin sonunda üç elma düşmez gökten
ve kavuşmalar yoktur kırk gün kırk geceli düğünlerde
hatta sonlarda ne prenses uyanır öptüğü için prensi
nede kurbağa yakışıklı bir prense dönüşür prensesin dudaklarında
öğren artık çocukken kandırdılar bizi
haramiler çaldı tüm düşlerimizi
bak ben öğrendim yoksa kapılardan sığmazdı burnun
ve o beklediğim beyaz atlı prens de sen değildin...

Suzan Dinler

23 Ekim 2014 Perşembe

minnet

En kötüsü de minnet duygusu.
Vicdanın kafesi, hapishanesi ...
Gitsen gidemezsin
kalsan kalamazsın araf gibi bir yer,
minnetin esaretin olur ,istemediğin hayatta yaşam savaşı verirsin .
Üstelik yalnızsındır en kalabalığın orta yerinde ...
Minnetin tutar elini ,ayağını, dilini
ne isyan edebilirsin ne şikayet sessiz sedasız devirirsin günleri
ta ki ölüme değin...
minnetin sonun olur ,
Oysa ne balık minnetti yaşadığı denize el verse hava koşar giderdi güneşe ...
Oysa ne kelebek razıydı bir günlük ömre olsa şansı yaşardı dilediğince ...
Oysa sağlığı sıhhatiyle biçilse sonsuz ömür hangi fani dilerdi malum bir ölüm...
Minnet vicdanın kafesi , hapishanesi ...
Etme minnet hür olsun vicdanın şahanesi ...

Suzan DİNLER


har içinde biten gonca güle minnet eylemem
arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem

bir acaip derde düştüm herkes gider karına
bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
rizkimi veren huda dir kula minnet eylemem

oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem

Mahlası "KUL NESİMİ "

VİCDAN MUHASEBESİ

En kötüsü de vicdanınla yaptığın muhasebendir
tutturmaya çalıştıkça açık büyür
vicdanın bıraksa yakanı yolun devamı yakındır ama,
hesap büyük
yol gözünde büyür
gitsen gidilmez
dönsen uçurum
vicdan girdimi işin içine
çıkılmaz dehliz
kayıp gelecek
karanlık geçmiş
arafta sen

Bu dünyanın hesabı bu dünya da kapanmalı !...

HAK

Bir insanı paranla elde tutamazsın
güzel yarın umutlarıyla mutlu gelecek vaatleriyle de elde tutamazsın
pozitif ayrımcılık yaparak da elde tutamazsın
o insana hak ettiği değeri vererek
hak ettiği davranışı sergileyerek
hakkı olanı layık görerek elde tutarsın
ki hak tan gerisi yalandır bilesin ...


Aslında

Aslında o kadar da yok değilsin
sana söyleyemediklerimi yazdığım satırlarım var benim
sevgi dolu haykırışlarım nakarat nakarat nakşeder buralarda
aslında yokluğunla imtihan değilsin
yüzün gözün sesin
dün gibi aklımda gün gibi aşikarsın
aslında o kadar da gitmiş değilsin
zihnimde oyun hala varlığın
şu ileride sırtı dönük adam
şu sokağın köşesini dönen
şu bankta tek başına oturan
ne kadar da sensin
aynısın
tıpkısın
gittiğin gibisin
kokun bildik sesin aşina
aslında o kadar da yok değilsin
varlığın en taze haliyle baş ucumda
sadece benden uzaklaştın sen
ben istemedikçe gidemezsin



Suzan DİNLER



22 Ekim 2014 Çarşamba

keşke


gitsen gidilmez kaçsan kaçılmaz mecburiyet gibisin
yokluğunda pırangalar eskir varlığınla ayrı eziyetsin
olmazlığı zor olsun da denilmezsin
şimdi en büyük keşke sensin keşkemsin

15 Ekim 2014 Çarşamba

TV KİRLİLİĞİ

Şu televizyondan görüp duyduğumuz öğrendiğimiz şeyler
her nelerse onlar hepsine gıcığım
evet evet kelimenin tam anlamı bu
boş vaktimizi dolduralım derken gereksiz bilgi kirliliğine dönüştürüyoruz beynimizi
hele şu sağlık programları yok mu ifrit oluyorum
izleyeni kendinde mutlak o rahatsızlığı hissedeceği kendinde yoksa bile bir yakınında mutlak göreceği hastalık hastası toplum yetiştirmekte bire bir programlar
moda adına yakışmamış eğreti kumaşları üzerlerine geçirip albenim var havam var yürüyüşlerini attıkları çok bilmişler programı
yemek demeye bin şahit mundar olmuş sebze meyve etin sözde enfes sunumu ama tatmaya kobay olunamayacak kadar rezil yemek programları
haber demeye dil varmaz ama sözüm ona dünyadan gündemden haber başlığı altında kimin eli kimin cebinde haber programları
evde kalmışın ikinci baharımı yaşayayım diyenin biraz ünüm şöhretim olsun diyenin evlilik programları
mecburi saati on ikiyi geçilen edebi kaldır at edepsizi yarat dizi kuşağı
özetle her saatin gereksizi mecburi olmazsa olmaz televizyon dünyası
insan hasta olup rapor almaya korkar valla
kaliteli filmler programlar yok mu tabi ki var ama o kadar az ve tutulmuyor ki reyting rüzgarında savrulup gidiyor ya da en bilinmedik kanalların zoraki boş saatlerinde yer bulmaya çalışıyor
çizgi filmlere bile sübliminal mesaj konan zihni bulanık çocukların ileride izleyeceği programlar bunlar
bizim zamanımız ne temizmiş trt de bob amca resim yapsın saatlerce fırçasının tuval üstündeki hareketleri izlenir saatlerce kadife sesi dinlenirdi. sanırım orada o uzaktaki mutlu çalılıkları, yanlız çam ağacını ,titanyum beyazı vandayk kahverengisini bonus kafalı amcayı özledim...

ama bir yedi güzel adam'ın bir kelime oyununun bir irfan değirmenci ile günaydın'ın hakkını yemeyeyim ...

neyse mümkün olduğunca televizyonlardan kaçın kitaplara sığının derim ben
daha güzel daha izlenesi daha doyurucu programlar dileğiyle .

:)




YAFTALI SÖZLER 1 :)

lugatımda yoktur mefhumu ahvali halimin
yanar sol cephesinde yürek ecdadımın
kansam sözlere tükenir ruhi mücerretim
kanmam bilinir velhasılı kerim

S. Dinler



14 Ekim 2014 Salı

ÖYLESİNE BİR ŞİİR















öylesine bir şiir bu
amaçsız yazıldı hatta gereksiz
öylesine soğuğunda kışın
öylesine yakan yazın
ortası olmayan ahvalimizin
öylesine ruh halimizin
deliliğimizin
yetimsiz aklımızın
kısıtlanmış hürriyetimizin
amaçsız geleceğimizin
öylesine sonbaharın ve ilkin
öylesine ketum geleceğin
habersiz geçmişin
öylesine günün güneşin gecenin zifiri karanlığın
öylesine hüznün neşenin
yok bir beklentisi bu şiirin
öylesine yazıldı
öylesine
üzerlere sine sine
istemeye istemeye
acının kederin gamın
gelmişin geçmişin
iyikiyle keşkenin
hatırı sayılır mutluluğun
ve azınsanmayan derdin, tasanın
ve en çokta benim
öylesine yazıldı bu şiir
öylesine
öylesine

Suzan Dinler

10 Ekim 2014 Cuma

SIKINTI Bİ YÜK

Sıkıntı büyük
planlar yapıyorum
tamam diyorum bu sefer planladığım gibi olacak herşey
diyorum kararım net tamam
tamam artık yettiyse yetsin
o nasıl bir kararlılıksa artık
üç bilemedin beş dakika geçer geçmez toz duman oluveriyor
ne oluyor demeye kalmadan
biri diyor sabret
öbürü acele etme
ama zaman geçiyor
e yaşta
tutamadığım bir hayatta tutturamadığım bir yarış içinde
kararlar alıp vazgeçiyorum
durumdan hep mi şikayeti olur insan
oluyor
hep bir şikayet içinde zamanı geçiriyorum
korkarım geç kalacağım
vazgeçerken kararlarımdan
vazgeçeceğim kendimden
sıkıntı büyük
bi yük bu sıkıntı


Suzan DİNLER



9 Ekim 2014 Perşembe

MANTIK SİZ

mantığın çok uzaklaşmadığı yerler var mı?
bilinçli deliliklere de razıyım
küçücük bir akıl kırıntısı olsun olmaz mı ?
dile iste hatta emri mukabilinde
razıyım mantığı olduğu müddetçe
biraz sabır sınar olmaktan sıyrılıp 
düşünce olsa, düşünse şu omuz üstündeki kase
çok şey değil dileğim ...
isteğim biraz akıl fikir kullanımı
öyle har vurup harmanda savurmayın 
zerresine razıyım 
azına razıyım
nokta kadar mantık dileğim
yok dersen nokta koyup da gidebilirim 


Suzan DİNLER 


.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Ah siz

Ah sizin şu doğru bildikleriniz
şu ön yargılarınız
şu kesin fikirli aceleci kararlarınız
en doğrusunu siz bilir
en düzgününü siz yaparsınız
sözüm ona en mükemmel
en olağan üstü varlıksınız
ah sizin şu ukala kendini beğenmiş halleriniz
ölümsünüz vallahi
vallahi ölümsünüz











:)
SD.

3 Ekim 2014 Cuma

Benin karanlığım
Benim kuytu köşem
Benim yanlız yolum
Üstü kapalı düşüm
Saklım
Sırrım
Gizim
Benim dehlizim 

30 Eylül 2014 Salı

HAYATINIZDAKİ AYRIK OTLARINI TEMİZLEYİN

Kararlarımız çizer yolumuzu
verdiğimiz ya da veremediğimiz kararlar
hiç bir şey yapmıyor olmamız karar vermediğimiz anlamına gelmez
"kararım bu!" demenin en sessiz halidir hiç bir şey yapmamak
sessiz sedasız kabullenişim bu benim ...
susuyorum çünkü böyle istiyorum ...demenin vücut bulmuş hali
kararlarımızla biz oluruz
kendimizi ifade eder içimizi aksettiririz karşıdakine

*******

kararlarımız vardır hemen her konuda
kesin yaparımla kesinlikle yapmam arasında
nitekim birbirine karıştırırız çoğu zaman bunu
yapmam dediklerimiz ayağımıza dolanan mecburiyetler olur
yaparım dediklerimizin ucra köşesinde kayboluruz

*******

çizgilerimiz vardır kesin kararlı ve belirli belirsiz
yol almak isterken setler çizeriz önümüze
sağa sola kaydırayım derken yolu uzatırız kesinlikle
aşılmadık sınır bırakmaz sonra yeni çizgiler ifşa eder
aleni yollardan kaçar bilinmez dehlizlere düşer
sonra bir yeterle zıvanadan çıkar
alır kalemi ele yeni çizgiler peydah ederiz
ederiz de ah bir de şu ayrık otları olmasa hayatımızda ...

******

belki de çizgimiz belli kararlarımız net olsa ayrık otlar musallat olmazdı bize
bu belirsizlik ve cesaretsizlik bu hale düşürdü belki bizi de
toyluk mu dersiniz ya da beceriksizlik mi bilmem de
kader kısvesi altında yaşayıp gördüm duydum bildim deme haleti ruhiyesidir belkide


*****

deme o ki;
 kararlar olacak hayatımız da
kararlarımızın doğsultusunda çizgilerimiz yol olacak bize
biraz cesaret
bir tutam akıl
bir çimdik heyecan ekleyip
tadından yenmez bir gelecek bahşedeceğiz kendimize
tadımızı bozan gereksizlikler,
öncelikle onları "hayatınızdaki ayrık otlarını temizleyin " bence ;)


Sevgi
Saygı
Hoşgörü ile...



SUZAN DİNLER








26 Eylül 2014 Cuma

ŞİMDİ


BENİ HEP GÜZEL HATIRLA

beni hep güzel hatırla 
al yanaklarım olsun zihninde 
ve yeşile çalan mavi gözlerim
endamım hep bir siluet gibi belirsin gözlerinin önümde
beni hep güzel hatırla
saflığım berraklığım olsun
hani her açınca ağzını bana dökülen kelimelerinde billur misali bir temizlik olurdu ya
işte beni hep o saflıkta hatırla
zamanı durdur
beyninin kıvrımlarında hep o genç halim olsun
ben yaşlandıkça çekilmez ve aksi oldum
sen beni hep genç hatırla
anlayışlı ve sabırlı
ama beni hep hatırla...




ADI SEN OLAN BİR SİİRE GEBEYİM

adı sen olan bir şiire gebeyim bugün
ne ara düştü aklıma
ve büyüttü kendini orda bilemedim
kürtajı içinse epey geç kalmışım şair dilinde
illa dökülmeliymişsin kaleme kağıda
doğman mecburi bir yazgı olmuş
günahı boynuna yazıyorum işte
adı sen olan bir şiire gebeyim bugün
sen kim bilir nerelerde
habersiz satırlarında çığlıklarım
can çekişiyor bedenim
sık dişini diyorlar
biraz daha
adı sen olan her şey gibi buda yakıyor canımı
bir parçam bölünüp gidiyor her kelimede bedenimden
ve her cümle boynuna dolanıyor bebeğin
kızgınlıklar kırgınlıklar yüklenmez ya ona
bağlanıyorum birden
doğsun diye çabalıyorum bak hala
ben hep savaşmadım mı sen bilmeden senin için
yine senden habersiz yapıyorum
sen olan şiirim için çabalıyorum
satırlar harcıyorum çığlık çığlık
kelimeleri kullanıyorum
ırzlarına geçilmiş cümleler bırakıyorum ardımda
bilmem kaçıncı dakika kaçıncı saat sonra
adı sen olan şiirim
hoşgeldin dünyama...






12.10.2010 SUZAN DİNLER

DEME ...









bir umut olsa boğar öldürürüm... 
sana çıkan tüm yolları sildim ezberimden... 
can acısı sigaramı ki bağımlısı olayım 
ne paranoyak bir aşık oldum 
ne şizofren sevgili 
sapasağlam bir yalnızım anlayacağın 
şimdi bir umut var deme 
boğar öldürürüm...

25 Eylül 2014 Perşembe

DİNLE !... ;)

Müzik ruhu güzelleştirir ... Dinleyelim Dinletelim Güzelleşelim ... Sevgiler :)


BERKAY // GEL GEL 
 


MURAT DALKILIÇ // DERİNE 

İREM DERİCİ // BİR MİYİZ 

MABEL MATİZ // YAŞIM ÇOCUK 


SERTAP ERENER // SÖZ 
evet evet WHY THIS KOLAVERI DI nin türkçe versiyonu ilk dinlediğimde nereden biliyorum ben bu şarkıyı dedim yakışmış sevdim iki versiyonu da buyurun dinleyin :) 




SEKSENDÖRT // FAİLİ MEÇHUL


Ah'ın dünyaya bedel

kocaman kocaman insanlar
kocaman kocaman yüreklerde
kocaman kocaman sözlerle
ne de küçük kaldılar
***********************
henüz yaş 16
reşit bile değil
yüreğiyse yaşına tezat
kocaman 
etrafı kalabalık
etrafında onlarca kişi
ama onca kalabalıkta
bir o
tek
yanlız
adı bile yok henüz
nasıl seslenilir ona bilinmez
zaten kimselerde seslenmez
var ama görünmez
yüreği kocaman
onlar görmez
onlar bilmez
o herkese bir yer ayırmıştır bile
gelirlerse ayakta kalmasınlar diye

***************************
henüz sabah
gün ışımadı
kocaman yürekli kız
bu kez maddende yanlız
kimseler sahip çıkmadı
kadınlar kocalarının yakalarından sürüklediler
gözlerini kilitllediler
neymiş efendim sokak kızıymış o
çalarlarmış alırlarmış ellerinden
adamlar ağızlarının suyunu akıta akıta
namus bekçisi kesilirler
kimisi korumayı vaadeder
kimisi pamuk şeker
kaçmak lazımda
bu akıl fukarası
yetim belası
zihni belaltında kayıp
iki paralıklardan
kaçmak lazım ya
onların olmadı bir yer var mı?

*********
Kendince düşleri vardı onun
Kendince hayaller kurardı
Sokakta oyuna daldığında
Hiç sesleneni olmadı
Evince sıcak aşa hasret
Bir tebessüme
Kimileri eğreti bir gülüşle yaklaşır yanına
Kimileri küfürle
Amaçlar hep aynı yerde
Erkek adama söz mü gerek
Küçücük kız nasıl bulaşmasın ki bu derde
************
İnanır da saf kalbi
Henüz fitne fucurla tanışmamış ki
Zihni bembeyaz yüreği gibi
Bedeni gibi tertemizdi hal buki
Bir zaman öncesine değin onuda kirlettiler ki
Sormayın
Söyletmeyin
Izdırap
Acı
Dedikleri böyle birşey mi?
Öğrendi bazılarına güvenmemeyi
Geç oldu
Acı oldu tecrübesi
Kaybı büyüktü
Düşleri gibi
Ahh kız ahh kız
Şimdi sana
16 yaşında
Küçücük bedeninle
Kadın mı demeli
Oysa ne hayaller vardı içinde saklı
Çaldılar düşlerini
O kocaman denenler
kocaman kocaman insanlar
kocaman kocaman yüreklerde
kocaman kocaman sözlerle
ne de küçük kaldılar...
16 yaşında küçük kız
Ne de büyüksün aslında....

SUZAN DİNLER... 19.02.2011

Virginia Woolf

 Virginia Woolf, Yaşadığı buhran sonucu hayatı çekilmez hale gelen Woolf kocasına bu satırları bırakarak ebediyete gitti istediği sadece iyi şeyler yapmaktı zihninde onu delice savaşa sürükleyen düşünceler hayatı çekilmez hale getirmişti oda çareyi ceplerine doldurduğu taşlarda buldu ouse nehri isteğini kırmadı ağırlıyla aldı içine onu ve ardından onca eseri ve sevdiği adama bıraktığı bu mektup kaldı ...

Leonard Woolf'a, 18 Mart 1941

"Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç yeniden yaşayamayacağımı hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."


boyalı kus

İntihar öncesi birşeyler yazacak olsanız ne yazardınız? Jerzy Kosiński şu cümlelerle elveda dedi hayata "Her zamankinden daha uzun bir süre uyuyacağım. Buna sonsuzluk deyin." kitabındaki kahraman gibi ilginç bir ölüm seçmişti kosinski başına plastik torba bağlayıp küvete gömdü kendini Kosinski yaşadıklarını yazan, yazdıklarını yaşayan bir yazardı. İnsanın acımasız, saldırgan, kötü yanlarını serinkanlılıkla gözledi ve şiddetin şiirini yazdı. Artık yazamayacağını anladığında ise hep kolkola yaşadığı ölümle bütünleşti.

“Önde koşmak arkada kalmak kadar tehlikeliydi. Her yanlış adım hareketi yavaşlatır, her düşen öz kardeşlerinin ayakları altında ezilirdi… Oysa hepimiz yalnız olduğumuzu, Gavrilaların, Mitkaların ve öteki dostların, yaşantımızdan gelip geçtiğini bilmeli, anlamalıydık. İnsanlar anlaşamadıklarına göre dilsizliğin de bir önemi yoktu. Birbiriyle takışır, birbirlerinden hoşlanır, öpüşür ya da tepişir. Ama herkes yine kendisini düşünürdü”

farklı olmanın cezası sabitti / boyalı kuş - Jerzy Kosiński-




24 Eylül 2014 Çarşamba

KENDİMCE...


kendimce sırlarım vardı
en güzel çiçek nerde
yada oyun yeri
saklanılacak en kuytu köşe
söylemedim diğerlerine
oyunda rakibimdi ya onlar
kendimce gizlerim vardı
paylaşmadım kimselerle
bana ait kalsın dedim
benim olsun
kendimce yaşayayım dedim
izin vermediler
bana ait bendende hüküm sürmeye kalktı eller
yabancılaştım kendime
ellerin göz diktiği kurak bir topraktım
fethedilmeye hazırdım onlara göre
oysa ben özgürlüğümü avaz avaz bağırmak istemiştim
bırakmadılar
yasakladılar
kendimce bana ait olanı yaşayayım dedim
yaşatmadılar
hüküm sürdüler bana ait bedende
oyunlardaki sırlarıma kaçayım dedim
en gizlerime saklanayım
sadece oyunda değilmiş saklamak zorunda olduklarım
öğrettiler
herkes rakipmiş hayatta
kendimce çocuktum
kandım
inandım
geldiler saltanat kurdular bana ait topraklarda
zamansız hasatlarda ekimler yaptılar
bana ait gizlerimi yağmaladılar
kendimce geçer sandım
geçirmediler
hüküm sürdüler bana ait bedende
geçmez dertlere gebe bıraktılar
ağladım
kendimce çocuktum
onlara göreyse bir av
leş kargaları misali çökÜiler üzerime
bana ait olana sahip oldular
ben istemedim
kendimce karşı koydum
kendim bile yetmedim
artık kendimden geçtim
kendimce sırlarıma gömüldüm
gizlerimde saklandım
izin vermediler
ben istemedim
bedelini ben ödedim
kendimce çocuktum ben
şimdiyse bir kadın....




SUZAN DİNLER 13.07.2010

YÜZ


tükürmekten utanılası bir yüz 
öyle bir yüz ki kalmasın tek bir iz
karasının en karası bu yüz
saklar kendini sanki hep bir giz
ah bu yüz ah bu yüz
çıkar kendini afişe et göster içini yüz
nerdesin nerde
saklanma perde perde
kösele dedikleri bu işte
söyle söyle aldırmaz bu yüz...


SUZAN DİNLER 12.07.2010

BEN'İM


Gözlerini göremeyecek kadar uzak
gözlerinin içinde kaybolacak kadar yakınım
tüm tezatlara inat
yanıbaşındayım
hislerin en hissedileni
kalbinin orta yerinde
sen sen diye çarpan
çaresiz bir yüreğim
koy elini sol yanına
duyduğun benim ....





SUZAN DİNLER

AHMAK GİBİ...





















ıslatıyorlar sözleriyle
ıslatıyorlar düşünceleriyle
bir ahmak gibi
ıslanıyorum
ve ben sessiz
ve ben düşüncesiz
susuyorum
herkes bir bir seperken yağmurlarını
benim dudaklarımda şemsiye
susuyorum
kelimeler saklıyorlar ceplerinde
her duruma uygun
her halime bin cevap var
bekletiyorlar zamanı gelsin
bekletiyorlar hazırda
fütursuzca
çarpmaya hazırlar yüzüme
ıslanıyorum
susuyorum
hedefi belli oklar fırlatıyorlar
ve her defasında isabet ediyor
vuruluyorum
susuyorum
ben ahmak gibi
yağmurlarında ıslanıyorum
bir pesediş sırtlanmışım
bir vazgeçiş tutuyor elimden
yükler altında eziliyorum
kabul ediyorum
susuyorum
kurşun misali sözlerin hedefi oluyorum
işaret parkmakları beni işaret ediyor
eğiyorum başımı
susuyorum
gözler çakılıyor üzerime
kızgın
yargılarla yergilerle bakan
sözleri gibi hırçın
sözleri kadar fütursuz
gözler var delip geçen
ve ben bir ahmak gibi
bakışlarıyla ıslanıyorum
susmuyorlar
konuşan bakışları var
duymak istemiyorum
susuyorum
kaçıyorum
ama hep peşimdeler
bir ahmak gibi
kabulleniyorum
ıslanıyorum
sırılsıklam
sözler akıyor üzerimden
ağır
sözler akıyor heybetli
kaldıramıyorum
silkiniyorum
kurtulmak istiyorum
beceremiyorum
susuyorum
onlar susmuyorlar
ve ben
bir ahmak gibi
ıslanıyorum



Suzan DİNLER 29.06.2010



AKLINDAN ZORUN OLMALI!














sen alabora çırpınırken okyanus ortasında
bir liman en sessiz haliyle bekler seni
alışkanlığın darma dağın olmak mı
sessizlik mi korkutur seni
güvensizlik mi 
hangisi en ağır basanı
ve onca yorgunluğu biriktirmişken
hiç mi cezbetmez huzrun koynu

aklından zorun olmalı

AKLINDAN ZORUN OLMALI!

23 Eylül 2014 Salı

keman

Huzur için
doğru seçim

MİNNET


En kötüsü de minnet duygusu. Vicdanın kafesi, hapishanesi ... Gitsen gidemezsin kalsan kalamazsın araf gibi bir yer, minnetin esaretin olur ,istemediğin hayatta yaşam savaşı verirsin . Üstelik yalnızsındır en kalabalığın orta yerinde ... Minnetin tutar elini ,ayağını, dilini ne isyan edebilirsin ne şikayet sessiz sedasız devirirsin günleri ta ki ölüme değin... minnetin sonun olur , oysa ne balık minnetti yaşadığı denize el verse hava koşar giderdi güneşe ... Oysa ne kelebek razıydı bir günlük ömre olsa şansı yaşardı dilediğince ...Oysa sağlığı sıhhatiyle biçilse sonsuz ömür hangi fani dilerdi malum bir ölüm... Minnet vicdanın kafesi , hapishanesi ... Etme minnet hür olsun vicdanın şahanesi ...
#SD

Git/mek

gitme deseydinde giderdim
yokluğunla yarenlik zor
bilmediğim bir dil hasretin
ve ben yokluğunda daha acemiyim
yaşama dair silinmiş bilgilerim
gitme deseydinde durmaz
giderdim
ki öğrendim
söyleyişe göre bilmiyorumun evet yada hayır anlamına geldiğini
beni seviyormusundan sonraki
bilmiyorum öğretti
şimdi gitme desende ben giderim

BEKLENMEDİK BEKLENTİLER




Beklersiniz sorgusuz sualsiz bencilce beklersiniz. Daha fazla anlayış daha fazla kabulleniş daha fazla eyvallah daha fazla diye devam eden ve sonu gelmeyen bir bekleyişle beklersiniz. Bazen hissettirmeden bazen bodoslama yüzüne yüzüne bağırarak. ve birden değişir sesiniz, tavırlarınız ,hareketleriniz ve işte bir beklentinin pençesindesiniz. Karşıdakini o kadar eş tutarsınız ki kendinize beklemek normaldir sizin için anlayışının sınırlarını zorlayarak” evet bekledim beklemese miydim “der bide üste çıkma çabasıyla bir beklenti daha çarparsınız yüzüne amacınız bu olmasa bile…
Sonra beklentileriniz karşılık görmeyince “ben kimin ki “der can yakma beklentisiyle ki aslında dilde bu değildir telaffuzu öyle laflar sıralanır ki farkında olmadan bir şeyleri dağıtırsınız “aslında bu kadarına ne gerek vardır ki sadece düşünsen bunlar olmayacaktı biliyorsun değimli” li bir cümle beklentinizin ne denli bencilce olduğunu ispatlama çabasıyla dökülüverir dudaklarınızdan unutur ayrı vücutlar da eş bir yaşammış sizinki hissiyatıyla saçmalama sınırlarını zorlarsınız.
Sınırsız bekleyişler bencilleştirir ve asla unutulmaz unutulmuşu oynar ama. Yerine başka bir konu geldiğinde beklentiler rafa kaldırılır en beklenmedik anda beklenmedik bir şekilde çıkmaya hazır. Ve öyle bir şekilde çıkar ki karşınıza haklı ya da haksız arama çabalarına girişirsiniz düşünür düşünür çıkamaz işin içinde işte ikinci evreyi tamamlayan bir beklentiyle “neden” dersiniz.
Bazen de sizden beklenir aklınızın köşesinden geçmeyen ya da düşünmezsiniz sizin için böyle bir beklentiyle karşınıza çıkılmaz zaten deyip büyük bir kandırmacanın tam orta yerinde beklenmedik bir sitem anında tokat gibi söylenir sözler” ben senden beklemiştim” ya da” ben senden beklerdim” li dili mişli zamanlarda beklentisiz beklentilerle yüz yüze kalır sessizliğin ortasında çığlık çığlık hezeyanın yıkıntıların arasından “sende mi? “Dersiniz. Evet dersiniz sanki hiç beklememiş gibi kendinizin hiç ,dünya yıkılsa yapmayacağı bir şeymiş de size yapmış gibi nedenler sıralanır birbiri ardına ve aslında bu bile bir bekleyiştir farkında olmadan senden beklemezdimin beklenişi….
Eşit değildir beklentiler davetsiz gelen misafirlere farklı dilimlenmiş pasta gibi hakkına düşeni almaya razı olursun ya da kıstas yapar öyleyse böyle diyip eşitleme çabasına girersin bekliyorsa beklemeliyim der her dilime düşen mum sayısını bir bir söndürür zindan karası beklentilerin içinde çırpınır kalırsın bekle ki bir el uzansın çeksin seni o bataktan çırpındıkça bataklık gibi battığını bilmeden beklersin beklersin beklersin…
Beklentiler yorar beklentiler yaralar beklersiniz karşılığını alamazsının ummadığınız anda size beklentiler sunulur yıkılır dağılırsınız ipler gerilir şiddetine göre kopan yerleri de vardır. Nedenleri sıralamışsınızdır bile” neden bekledim ki “,” neden bekliyor ki?” o ölüp bittiğiniz uğruna her şeyi göze aldığınız bile size beklentiyle yaklaşır ona beklentilerinizi sunarsınız.
Aslında kimse kimse için ölüp bitmez hele ki her şeyi göze alırımlar dildedir. Öyle olsaydı bu kadar ansız amansız beklentilerin karşısında yıkıntılar arasından nedenlere sığınmazdı taraflar. Sen olmazsan ben yaşayamam sözüne inanmak saçma. Yaşar çünkü insan Nazım Hikmetinde dediği gibi…“Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onlardan değilim ben sensizde yaşarım ama seninle bir başka yaşarım.”yaşanır kimse kimseye bağlı değil bağımlı değil yaşarsın sen olmazsan ölürüm biterimler dildedir. Ölüp bitmezsin sadece o zamanki yıkıntıyı eş değer tutarsın ölüme ama eş değildir. Ölmezsin fark olur öncesi sonrası yaparsın hep. Milat gibi ondan önce ondan sonra ve bu halde bile beklersin onun hiç gitmeme ihtimalini bu hallerine sebep olmama ihtimalini beklersin ki o aslında hiçbir şey yapmamıştır beklentilerin sınırsızlığıdır bu hale getiren.
Aşkına şüphe etmezsin. Sevgisinden kuşkun yoktur ama olmuyora sığınır beklentilerin külfetini ona ödetirsin .Ve yokluğunda beklentiler artar beklenmedik zamanlarda. Bencilleşiriz hakkımızın o olduğunu savunarak ben bunları hak etmedim der dövünür kızar küfreder yıkılır zamanla hafifletir keşkelere sığınır canını yakan her ne kadar anı ne kadar hatıra varsa bir bir serer göz önüne bir nevi cezalandırırız kendimizi. Sonrada hakkımızın bu olduğunu düşünür daha da daha da yıpratırız görsün ki bu hali içi yansın üzülsün isteriz evet bu halde bile bekleriz kendimize eder yinede bekleriz…

Bitmez tükenmez bir bekleyişin içinde unutana kadar bekleriz ben onu unutamam onsuz yaşayamam desek de unutana kadar bekleriz
Ama bu kez kendimizden…


Suzan DİNLER ...2010

Vicdan

En kötüsü de vicdanınla yaptığın muhasebendir
tutturmaya çalıştıkça açık büyür
vicdanın bıraksa yakanı yolun devamı yakındır ama,
hesap büyük
yol gözünde büyür
gitsen gidilmez
dönsen uçurum
vicdan girdimi işin içine
çıkılmaz dehliz
kayıp gelecek
karanlık geçmiş
arafta sen

Bu dünyanın hesabı bu dünya da kapanmalı !...

Sen benim

Sen benim kederli yanım
sen benim çaresizliğim
sen benim duvarım, dayanağım
varlığın ne büyük lütuf
yokluğun en büyük korkum
sen benim acizliğim
kalmakla gitmek arasındayım 
kalsam sen yoksun 
gitsem ölüm

ikisi de aynı acı
ikisi de zulüm
sen benim en büyük özlemim
sen benim korkum
şimdi ben neyleyeyim
yokluğun ölüm... varlığın ölüm...

vakt-i

Devrik uyaksız uyumsuz en berbat kelimeler bir arada şimdi
Şimdi şimdi anlıyorum olumsuz umarsız gidişlerin Türkçe'sini
Şimdi farkına varma vakti öznesi bu halin
Uzak mevkilerin sebatsız yalnızlığın tercümanı ahval-i
Şimdi vakti harcamanın hatta öldürmenin vakti
Şimdi!
Evet şimdi

Gidenin peşi sıra öldürmenin vakti...

Seçenekler üzerine

birçok seçenek olacak hayatımızda
kimilerini elimizin tersiyle itecek
kimilerini kalbimizin derinliklerine gömeceğiz
seçenekler bizi oluşturacak
kim olduğumuzu ne istediğimizi seçeneklerle bileceğiz
mantık duygu ikileminde kah kaybolup kah bulacağız benliğimizi
biz olmak adına yanlış kararlar verip
geç ,erken vakti belirsiz döneceğiz bir çoğundan
ama aklımız hep seçmediklerimiz de kalacak

keşkelerimiz olacak seçmediklerimiz
hayallerimiz de umutlarımız da pişmanlıklarımız da kalacaklar
biraz cesaret gerek belkide
biraz deli cesareti
eni sonu beklediğimiz biraz mutluluk değil mi ?
ardı mutsuzluk diye vazgeçilir mi ?
bardak kırık diye sudan geçmek olur mu ? 

mış gibi

Aslında mış gibi yaşıyoruz
 evet özetle 
halet-i ruhiyemiz bu 
seviyomuş 
mutluymuş 
aşıkmış 
vazgeçemezmiş 
alışmış 
mış mış mış