18 Aralık 2017 Pazartesi

”İnsan bir damla kan ve bin endişe.” (Şeyh Sadi Şirazi)

Nokta kadar çürük bitirir tümü
için için yok ederek
gizli gizli eriterek
hissettirmeden tüketir, bitirir...

Bir giz bin sorgu ile açıklanmaz
Bir tereddüt bin telaffuzla af olmaz
Bir şüphe bin gerçekle ayıklanmaz
Gizleme
Tereddüt etme
Şüphe duyma

Ki kaybın büyük olmasın
Ki kaybetmeye gerek olmasın

SD

11 Aralık 2017 Pazartesi

KADERİNİ SEV!




Ertelenmiş bir hayatı yaşıyormuş gibi 
Yetişmeye çalışma! 
Duan kabul olmuş belli ki 
Aceleci olma...

Kaderini sev
Gecikmişte olsa
Düşün ya hepsi rüya hepsi yalan olsa
Düşün aslında hiç olmamışsa

Bin şükür 
Bin amin
Bin iyi ki ...

RSD ❤


20 Ekim 2017 Cuma

EKSİĞİZ!

Eksiğiz!

Her şey tam gibi yaşıyoruz.
Tam mutlu olmuş gibi
Tam huzurluymuş gibi
Tam sevmiş
Tam sevilmiş
Tam değer göstermiş ve de görmüş gibi

Eksiğiz.

Hayatın hengamesinde eksiklikleri görmezden geliyoruz.
Günün en karanlık en sessiz en yalnız anında çıkıyor eksiklikler
Mutsuzluk bir köşede huzursuzluk hissi diğer köşede
sevmediğimiz kalbimiz ve de hiç sevilmemiş biz
en değersiz hali ile oturmaktayız yüzlerimiz birbirimize dönük

Eksiğiz diyoruz
Tamamlamaya çalışma arzusu bitik
Çabalamak boş ve de gereksiz
Zaten kim tam anlamıyla tamamlayabilmiş ki kendini
ya da bir başkasının eksikliğini ?


Eksiğiz!

Az kalıyoruz kendimize bile
Yetmeyen yerde kader diyoruz.
kabullenmeyi kanaatkarlık sayıyoruz
aza kanaat edip sükunete sarıyoruz kendimizi


Eksiğiz!

Gel tamamla demeye dil lal
Gelecek olana gurur duvar
Sorsalar kabullenmisiz
Sorsalar biz böyle de iyiyiz

Eksiğiz!

Eksiklik yoksunluktan değil
Varız hatta çoğuz bile kendimize
Naftalin gibi açık kalmışız tüketmekteyiz
Ama zaman
Zaman durmaz
Zaman acımasız
Zaman tüketiyor
Eksik yanın aşınıyor
Eksiklik bitiriyor
Eksiklik kabul edilir gibi değil

Eksiğiz!

En büyük fazlalığımız bu
Doyumsuz bir girdap
Arttıkça artıyor
Ve sanılanın aksine eksikliği tamamlamaya yetmiyor herhangi biri
Herhangi biri fazlalık oluyor sadece


Eksiğiz!
Herhangi biri değil ihtiyaç
Herhangi birine değil kalp muhtaç

SD...


eksiğiz ile ilgili görsel sonucu
























Eksikliği bilmez insan tamamlanmadan .
Eksiklik anlatamaz tamı bilmeden
Yaşar gidersin eksik bile hissetmeden
Tamamlanınca anladım.

RSD :)




27 Eylül 2017 Çarşamba

HİSS-İ KABLE'L VUKU

Acelesiz bir yaşam diliyorum
Mutlu zamanların durgun dingin huzurunu diliyorum
Bir ışık hüzmesi altında tüm dertlerin yok olmasını
İçimizi kemiren o sıkıntılı ruh halinin kendini bitirmesini
Yarımın tam olmasını
Azın çoğalmasını
Mutlak mutluluğa erişmeyi diliyorum
Hayat Güzel!
Aralık bir kapı bulunca sızan güneş kadar gerçek
İnanıyorum
Kader gayrete aşık

SD.



hüzme ile ilgili görsel sonucu




25 Eylül 2017 Pazartesi

NEŞET ERTAŞ

sevmek icat olmuş.
Yanına korkuyu vermişler
sevdikçe artıyormuş korku
sebebi belirsiz bir denge tutturma telaşı olmuş
sevmek çok olmuş
korku çok

Sevmek dile dökmüş. Seviyorumlu cümleler peşi sıra
korku telaş içinde sıkmış boğmuş bunaltmış köreltmiş seviyorumlu cümleleri
sonra oluru yok. seviyorumlar çekilmiş kenar
Bir Neşet bulmuş çareyi .
seviyorum demeden nasıl sevilir bilir misiniz
bilin


Neşet ERTAŞ - Mühür Gözlüm Mühür Gözlüm Seni Elden Sakınırım Kıskanırım Uçan Kuştan Esen Yelden Sakınırım Kıskanırım Kaviminden Akrabandan Kardeşinden Öz Babandan Seni Doğuran Anandan Sakınırım Kıskanırım Havadaki Turnalardan Su İçtiğim Kurnalardan Giyindiğim Urbalardan Sakınırım Kıskanırım Beşikte Yatan Kuzundan Hem Oğlundan Hem Kuzundan Ben Seni Senin Gözünden Sakınırım Kıskanırım Al'İzzet'im Yoncalardan Dokunduğun Goncalardan Yerdeki Karıncalardan Sakınırım Kıskanırım

iliklerine kadar işler seviyorumun kelime anlamı.


Bir Neşet ERTAŞ Geçti bu dünyadan .
Saygı ile
sevgi ile
rahmet ile

Yüreğiniz sevgiye açılsın .
Kaldırın rafa karanlıkları.
Sevmekle başlıyor her şey.
Hadi sevin
Hadi başlayın .

SD




Neşet Ertaş - Açma Zülüflerin

Açma zülüflerin yar yellere karşı
Senin zülfün benim telim değil mi?
Bülbül figan eder güllere karşı
O yar benim gülüm değil mi?

Sallama saçların yar sen de kurursun
Azrail misali yar canım alırsın
Etme bu cefayı yar kanlım olursun
Bu kul senin kulun değil mi?


Neşet Ertaş - Ahirim Sensin



Cahildim dünyanın rengine kandım
hayale aldandım boşuna yandım
seni ilelebet benimsin sandım

ölürüm sevdiğim zehirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin

sözüm yok şu benden kırıldığına
gidip başka dala sarıldığıma
gönülüm inanmıyor ayrıldığına

gözyaşım sen oldun kahirim sensin
evvelim sen oldun ahirim sensin

garibim can yıkıp gönül kırmadım
senden ayrı ben bir mekan kurmadım
daha bir gönüle ikrar vermedim

batınım sen oldun zahirim
sensin 
evvelim sen oldun ahirim sensin


19 Eylül 2017 Salı

Gözleri kısıp bakarmışız dünyaya.
Renkler biraz soluk
Çözünürlük düşük
Hayaller flu
Sevince netleşirmiş her şey
Renkler canlanırmış
Hayaller anlam kazanırmış
Sevdim
Renklendim
Netleştim
Ne mutlu
Çok şükür


SD ❣ 

6 Eylül 2017 Çarşamba

Yine!

Oturmamış yarım yamalak bir şey var
yanlış anlaşılmalara çok müsait
kafada kurulan gerçekliği sorgulanan senaryolar var
En olmaza en imkansıza ve en kötüsüne inanmaya meyilli biri var
Ve bunun için bu kaos ortamı için bu usul usul yaklaşan huzursuzluk hissi için yapılan hiçbir şey yok

Ne yazık!

Ben yüzmeyi unutmuş balık gibiyim
Kanatları kopmuş kuş gibiyim
Dağınık içim her duygu bir yerde
Gel öğret desem yüzmeyi suyu getir der.
Desem bana iki kanat gerek
Göçmeyi mi düşünüyorsun der
Gel topla desem dağınıklığı
Biz olma sözcükleri uçuşur
Ben daha ben olamadım
Kendimi bulmak için sana ihtiyacım var desem
Ben bana yetmezken seni bulamam seni tamamlayamam der

Yoruluyorum kendimi ifade etme çabasından
Dingin huzurlu bir liman umarken durup durup alabora olmaktan
Kırılıp dökülmeye ne çok hazırız susup dinlemek anlamak varken
Korkarım korkuyorum yine aynı sondan

Ne yazık... Çok yazık...


11 Ağustos 2017 Cuma

Senin Derdin Dert Mi Ki Benim Derdim Yanında !

Bazı insanlar sizden direkt bir şey istemezler. Öncelikle size o olmayan şey hakkında nasıl bir üzüntü duyduğunu ve o yoksunlukta çok zorlandığından bahsederler . Cümle içerisinde o kadar teyit eder ki bu düşünce bir süre sonra o yoksunluğun zor bir durum olduğunu kanıksamış o duruma gerçekten üzülür olmuşsunuzdur. Yapılan aslında demogojinin tanımıdır. Bir nevi duygularınızın sömürülme hali.

İlk zamanlar yardımcı olmak adına her şeyi yapacak olan siz bir süre sonra buna kendinizi mecbur hissedersiniz. Duygularınızın kuşatılmış olması sizi çıkmaza sürüklemiştir. Kendi dertleriniz bir yana o kişinin o malum yoksunluğu için dertlenmeye hatta tek derdinizin bu olmasına sebep olmuştur.

Kişilerin duygularınızı ele geçirmesine izin vermeyin . Arada bir insan detoksu yapın . Yalnız kalın. arının, dinlenin . Diğer o malum dertleri bir yana bırakın kendi dertlerinize odaklanın . Hani o kişi yanında hissettiğiniz "ya ben ne kadar dertsizmişim" hissi bakın zamanla geçmeye başlayacak . Gözünüzü kapattığınız size ve sizin dertlerinize döneceksiniz.

Her dert kişiye özeldir. Allah kimseye kaldıramayacağı derdi yük ettirmez. Bırakın ,uzaklaşın kendi dertleri sıkıntılarıyla yüzleşmelerine izin verin . Başkaları için kendinizi paralarken sizin sadece ruhani huzurunuz bir süre sonra size de yük olacak çünkü . O kullanılıyormuş hissi ve kişinin nasıl olsa bunu yapar diye düşünüp çekinmeden, danışmadan sizden bunu beklemesi o huzuru azaltacak bir süre sonra bitirecektir.

Yardım etmek mükemmel bir his. Başkaları için yapılabilecek yegane şey. Ama her şey gibi bununda sınırları olmalı. Bu en yakınlarınızdan en uzağınıza kadar herkes için geçerli. Sonsuza kadar para desteği vereceğiniz insan asalak ,hazırcı biri olması için sizin ona yardım etmeniz demek mesela . Ya da her gün yemek götürdüğünüz birinin nasıl olsa yemek gelecek fikri ile bir beklentiye girmesi , Derdini hep dinlediğiniz kişi sizin nasıl olduğunuzu sormadan "Bak bugün de bu oldu" diye başlayan dertlerine mecburi ortak olacaksınız.

Değer vermek güzel ama karşılığında değer görülüyorsa! Unutmayın sizin için en değerlisi sizsiniz. Bir başkası sizin önünüze geçmeye çalıştığında bunu anımsayın . Aşk sevgi yardımlaşmak güzel duygular ama kendinizi feda etmeden yaralamadan tüketmeden yaşanırsa.

Son olarak . O malum dertlerinizi de çok dert etmeyin. Geçmeyen azalmayan bitmeyen hangi acı var ki bu dünyada . Çok şükür her gecenin kavuştuğu bir sabah var .

Güzel sabahlara uyanmanız dileğiyle :)


Suzan DİNLER .


DERT ile ilgili görsel sonucu

24 Temmuz 2017 Pazartesi

SEN ACININ HANGİ RENGİNDESİN?

Bazen bazı acıların üstesinden gelemeyecekmiş gibi hissederiz. Etrafınızdaki o büyük kalabalığı görmezden gelir yalnız olduğumuz hissiyatına kapılırız. Acıların derinliği pes etmeye hazır bizi en olmadık yerde yakalar hallaç pamuğu gibi oradan oraya fırlatırken sanki dünya üzerinde yaşanılan en büyük, en olağan dışı olay bu ve "bu sadece benim başıma geliyor"u düşünür dertlere bir dertte buradan ekler "Neden ben ? " diye sormaktan kendimizi alıkoyamayız.

Oysa ki o yaşanması en zor acının tek tarafı biz değilizdir. Sadece o acının şiddeti, rengi, hissiyatı sende farklıdır. Başka biri farklı renkte farklı açıdan yaşarken sen farklı bir tonundasındır belki. O yalnız olduğun düşüncen gözlerini açıp baktığında geçecek yakınlıktadır beklediğin aradığın başka biri . Ve daha niceleri yaşanacak yaşanması muhtemel onca acı sırada beklerken en olmadık yerde bittim tükendimlerle anlamını yitirecektir daha şiddetli bir acı. Acının bile hakkını vermeden yaşayacaksın ki bu daha acı ...

Benim acım mavi ...


Suzan DİNLER

İlgili resim






Kitap okusanıza ! Şöyle ruha işleyen acıyı dindiren dindiremese bile bir nebze hafifleten kitapları . Bence "İnsanın Acısını İnsan Alır "la başlayın buna .


"Bunu bir bitiş sayma ne olur. Yaşadığı her şey sürüyor insanda. Ölümden başka bitiş yok.
Sen benim duygularımı değil, tenimi değiştirdin. Bir orman uğultusu gibi içimde süreceksin.
Gökyüzü gibi göz göz ışıyacağım ömründe. Ben soludukça senin göğsün inip kalkacak.
Bir duygu hazinesi olacağım kirpiklerinde. Tanıdığım her insana senden iyilikler katacağım.
Ufkun arkasını sen gösterdin bana.."


Teşekkürler Şükrü ERBAŞ ...






https://listekitap.com/kitap/sukru-erbasin-insanin-acisini-insan-alir-kitabindan-icinize-isleyecek-15-alinti/




26 Nisan 2017 Çarşamba

TÜRKÜLER İYİKİ VAR !

Kalitesiz enstrümanlarla basit sesler çıkaran
Bestesiz güftesiz uğultunun içinden
Gel sarıl değer kıymet bil hatırla hatırlat.
Kalite dolansın zihninde
Hayal kuracaksan kalsın arka fonda
Al hayatının arka fonuna birkaç türkü
Türkü dolansın diline
Kapıl git ritmine
Ne mutlu Türküm diyene Türkü dinleyene ...

Kardeş Türküler - Çeşm-i Siyahım




Kardeş Türküler Cahildim Dünyanın Rengine Kandım



Kardes Türküler Yaniyorum

















Kardeş Türküler - Darıldım Ben Sana Canım Video 




Kardeş Türküler - Bahçada Yeşil Çınar 























KAYNAK : https://tr.wikipedia.org/wiki/Karde%C5%9F_T%C3%BCrk%C3%BCler

Kardeş Türküler, 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nin müzik birimi tarafından hazırlanan bir konser çalışmasının adı olarak gündeme geldi. Anadolu halk şarkılarını, kendi kültürel yapılarını baz alarak orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışan bu proje, ana olarak dört bölümden,Türk, Kürt, Azeri ve Ermeni şarkılarından oluşuyordu. Bu çıkış, politik anlamda 'kardeşlik içinde bir arada yaşama' ilkesine dayanarak, halklar arasında yaratılmaya çalışılan kutuplaşma ve gerilime müzikal düzlemde cevaplar geliştirmeye çalışıyordu. Daha sonraki dönemlerde Kardeş Türküler çalışması, değişik kültürlere ait şarkılara da yönelerek repertuarını genişletmeye başladı: Laz, Gürcü, Çerkes, Çingene, Makedon, Alevi, vs. ezgileri, müzik topluluğunun oluşturmaya çalıştığı düzenleme anlayışı içinde biçimlendirilerek icra edildi.

1995 yazında kurulan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'nun (BGST) müzik biriminde yer alan grup, bir yandan çeşitli sanatsal etkinliklere ve kültürel gecelere, festival ve şenliklere katılırken, diğer yandan da repertuarının bir bölümünü değerlendirmek üzere, Feryal Öney'in solist olarak yer aldığı, Azeri müzisyenlerle birlikte hazırlanan 'Hardasan / Azeri Şarkıları' adlı albüm çalışmasını yayınladı. Bir yıl sonra, Haziran 1997 tarihinde, Anadolu-Mezopotamya eksenindeki müzik geleneklerinin ürünlerini örneklemek üzere 'Kardeş Türküler' albümünü çıkaran grup, zaman içinde bu ad ile anılmaya başladı. Aynı dönem bir özel radyonun yaptığı dinleyici anketinde 'yılın grubu' seçilen Kardeş Türküler, ikinci albümünü daha lokal ve spesifik bir projeye ayırdı: 'Doğu' albümü, o coğrafyanın müzikal mirasını ve sunduğu olanakları araştırmaya çalışan grubun kendi 'sound'unu oluşturması yolunda önemli bir adım oldu.

Zoru görünce kolaya kaçıyorsunuz...



Zor günler olacak yaşanacak hayat güllük gülistanlık değil. Tabi zorluklar mücadele gerektirir. İnanç hırs sabır gerektirir. Zoru görünce hiç bir şey yapmamış olmak bir nebze sabır gösteriyor olduğunuzu doğrular evet ama yeterli olan olması gereken hayattan el etek çekmek değil. hayata sizi bağlayacak bu zorluktan sizi ne nasıl kurtaracak onu bulmaya çalışmaktır.

Pes etmek kolay. vazgeçmez hatta hiç bir şey yapmamak çok kolay. kolaycı hazır insanlar olmayın. bu hayat koca bir imtihan sahnesi. durmak beklemek vazgeçmek zaman kaybından başka bir şey değil.

Zorlukların geçici süreli olduğunu unutma. Süresi ne kadar sürer ne kadar acıtır yaralar iz bırakır kestirilmez ama her zorluk günün birinde geçicidir. Bizim yapmamız gereken tahammül göstermek tevekkül etmektir.


Karakterin güçlenmesi için olgunlaşmak olaylara daha sağlıklı bakabilmek için acıdan zordan geçmek gerekir. Her şeyi olduğu gibi bunu da lehine çevirmeyi öğrenmelisin. Bu acı bana ne katacak. Dayanamam dediğim bu zorluğa ne kadar dayanacağım . Geçip bittiğinde ne öğrenmiş olacağım . Dur düşün acının rehavetine kapılıp olmazı getirme aklına sükuneti koru hayattan bağını koparma. Unutma en öneli şey sağlık. Şükretmek için sebepler ararken hala hayatta olduğunu unutma hayattaysan şansın hala var hala o baş edemem dediğin her neyse onunla baş edebilirsin.

Sabrın selametine inan.
Yanında olanların gerçekten seni sevdiklerine inan
Pes etmek vazgeçmek kolaycılık ! Sen kolayı sevme.
İnançlarına sarıl. Dua et .

SD.

24 Nisan 2017 Pazartesi

MUTSUZ İNSANLAR OLDUK...

Mutsuz olumsuz duygulardan beslenen depresif insanlar olduk.
mutlu olmak için bile önce mutsuzluğu dibine kadar yaşayıp dozu tutunca tamam hadi bir kahkaha atalım hissi sarıyor.
bir konu bir karar aşamasındayken olabilecek en kötü senaryolar yazılıp en imkansız ihtimaller sıralanıyor sonra aslında o olumsuzluğun gerçekleşme ihtimali bile milyonda bilmem kaçken hevesi kaçırmaya yetiyor.
mutsuz olmayı seviyoruz. duygu derinliği yüksek şarkılar dinleyip konusu damar karakterleri bol acılı filmler izleyip ayrılık temalı kitaplar okuyup hooop esas kız % erkek yerine geçip yaşıyoruz hikayeyi e duygular şelale tabi ağlamak şart oluyor bu havada.
sonbaharı seviyoruz mesela. Ayrılık ayları Hava puslu sisli yağmurlu. yaftalı ayrılık konuşmaları için en uygun mevsim bence. Aşkın ızdırabını bile seviyoruz. Yani düşünsene yaşadığın aşkı kaleme alacak olsan ayrılık kısmına geldiğinde yazın ortasında terk etti beni demek ya da sıcak bir ağustos günüydü ondan ayrıldığım gün demek yeterince o duyguyu yaşatmıyor. çok da dert yani yazın sıcağında yokluğun plajlar eller havaya şarkılarla çınlarken bir saniye bunalıma gireceğim sesi kısar mısınız? da denmez ki . istesek de yaz ayrılığı olmaz yani ayrılacaksanız havaların soğumasını bekleyin derim ben ...
yine aylardan kasım sanki sende kaldı bir yarım... lafın duygusuna bak . buram buram ıslak toprak , kuru yaprak kokuyor.





Bunu dinleye dur


devamı gelecek ;)

17 Nisan 2017 Pazartesi

EN BÜYÜK MUTSUZLUK 3 GÜN SÜRER ...

Normal olmaktan uzaklaştıkça keşfediliyor gerçek mutluluk. Çok şükür normal değilim artık. 


En büyük acıların mutsuzluğun çıkmazın ve kararsızlığın 3 gün sürdüğünü keşfettim. 3 gün içerisinde en dibi görüp sonra en anormal halinle yaşadığın mutsuzluğa tahammül gösterir oluyor. Alışkanlıkla kabullenmek arası bir yerde kalıyorsun. Acılarla büyüyor olgunlaşıyoruz. Bir nevi delilik hali bu. Acının en dehlizinde kurtuluşun olmadığı düşüncesiyle en olmazı aklına getirip candan geçecek haldeyken. Hafif sıyırarak gidip yemek hazırlayıp yiyebiliyorsun. Ya da aldığın ilaçların sayısını unutup migreni bahane edip birer saat arayla 3 ağrı kesiciyle kafayı bulup sızıp kalabiliyorsun. Ağrının geçip geçmediğinden bile emin değilsin o ayrı ağrının şiddetine alışıyorsun. Bilinçli düşünmeyi şöyle üst raflara kaldırıp en saçma olumsuzlukları derli toplu seriyor sonra dağıtıp tekrar toparlamaya girişiyorsun. Aynayı karşına alıp seni dinlemeyen tüm kulaklardan hırsını alırcasına ona konuşuyorsun. Aslında kendine konuştuğunu ne zaman sonra fark ediyor aslında kendinin bile seni dinlemediğini anlıyorsun. Öyle yaralı hissediyorsun ki kendini birde bununla yaralanmaktan korkmuyor kendine zarar vermekten çekinmiyorsun. Bedenen ruhen bir bitiş. Bitmek iyiymiş ya. Daha fazlası beklenmiyor artık senden. Bittin çünkü senden alınabilecekler bitti senin verebileceklerin bitti. Bitik bir seni yeniden başlatacak birkaç mutlu anı. Birkaç mutlu insan ve umutlu bir yarın. 

3 kara gün. Ne kararlar alındı. Uygulanır mı bilinmez? Ne ağlandı ne vazgeçildi sitem edildi küsüldü insana kadere yaşananlara. Barışılır mı bilinmez. Hayatından çalınmış 3 mutsuz gün. Telafisi olur mu bilinmez ve daha kaç 3 günde sabrın sınanacağı kestirilmez. Hayat işte düşe kalka yaşanıp gidiliyor. 

Mutsuzluğun kasvetin de demlenince kararlar o yapmam deyip büyük büyük kurduğun cümleleri yaşarken buluyorsun kendini. İntihar mektupları yazmayı bile düşünüyorsun ihanet ettin ya bir kez düşüncelerine asıvereyim bu kararları bu düşünceye sevk eden beni bana bunları yaşatan insanları. Orijinal küfürler bulabiliyorsun mesela böyle zamanlarda telaffuzu zor düşünmesi kolay afili laflardan oluşan. Sevilmediğini düşünüyorsun ki insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey sevildiğini duymak ve hissetmektir. Bedenin ihtiyacı su gibi ruhun ihtiyacı da bu işte. Eski sevgiliyi arayıp "ya vakti zamanında gerçekten sevdin mi beni" diye sorup gerçekliğini tartıya koyup ispatla diyesin bile gelir orda da gururla mücadeleye tutuşmak yeterince güçsüz sen için hiç olur bir şey değil. İntihar mektubu yazmak gibi bu düşünceyi de zihninden geçirip o fikirden usul usul uzaklaşıyorsun. Sonra seni seviyorum cümleleri kuran ya da seni sevebilme ihtimali olan kişilere yaklaşmayı düşünürsün. ki bu da Senlik bir hareket değil tek başına sevmek ya da sevilmek yeterli değil. Eksik kusurlu ve o da mutsuz bir şey. 

3 günlük mutsuzluktan çıktığını nasıl anlıyor insan? Mutsuzluk bir nevi virüs. Bir nevi ruhi hastalık. Ya yenik düşerse ruh bu hastalıktan kurtulamazsa. Şiddetli mutsuzluktan ruhu kaybedersek? 

olmuyor öyle bir şey vallahi olmuyor. Mutsuzluktan ölünmüyor. Öyle olsa sağımız solumuz zamanlı zamansız ruhu ceset insanlarla dolardı. Çok şükür her acı her çıkmaz her olumsuzluk ilk anki şiddetiyle kalmıyor. o kaldıramam dediğin acıyla bir zaman sonra dalga geçer oluyorsun. Ya da hiç aklına getirmeyip hiç yaşamamış sayıyorsun. Sanki o malum senaryonun baş rolü sen değilsin de bir başkasıymış gibi hissediyorsun. 

Yine 3 günlük bir çıkmazdayım "acıyan yerle acıkan yer ayrı" diye bir söz duydum. Acıdan yüreğin sıkışırken karnının umurunda değil bu hal guruldamaya devam ediyor. Beynin olayın etkisiyle tokluk hissi uyandırırken sende bir yandan da açsın sinyallerini yolluyor karnına. Bedenin bile bir tepki halinde olana. Su kahrolası doyumsuz karnını sustur diye ye diyor. Kaliteli bir acı çekmek istiyorsan ye ve sussun bu gurultu. Sonra çorba kaşıklarken buluyorsun seni. Göz yaşların çorbayı arttırsın boş ver kaşıkla...

Sabrın sonu selamet mi?

Yapı olarak çok sabırlı bir insan değilim. Ne kadar sabır ne kadar selamet getirir bilmiyorum. Söz konusu acı çekilecekse zirveyi bir görelim sükûneti sonra düşünürüz düşüncesindeyim. Az dozajda uzun süreli acılardansa yüksek dozajda kısa süreli bir acıyı yeğlerim. 

Mutluluk neydi?

Geçtin mi sen şimdi mutsuzluktan. Acıdan üzüntüden geçtin mi? heh işte o 3 günlük kahrın kederin sonrası irili ufaklı bir sürü mutluluk. Bir bahar sabahına uyanıp kuş seslerini duymak mesela , mesela gözün biraz maviye biraz yeşile çalması , biraz toprakla çiçekle haşır neşir olmak. Mutlu insanlarla bir kahve içimlik zaman geçirmek ki mutluluk bulaşıcıdır. Mutsuzluk uzaklaştırıcı. İnsanlar mutluyken mutsuz haber almak mutsuz insanlarla görüşmek ve mutsuz edici şeyler yaşamak istemez. Ondandır mutsuzların kendini saklama isteği. 

Özetle dostum. 3 günlük acının şiddetine kapılıp emanet bedene zulm etme. Sonra yaralarını sev. Mutsuz insanlardan kaç. Mutlu anıları arttır.

Suzan DİNLER 
     




           



15 Mart 2017 Çarşamba

Kadınlar Kendini Öldüren Erkeklerden Hoşlanır !!!



Link: http://kadincinayetleri.org/


* Evlendik artık senin çalışmana gerek yok ben sana bakarım

Ekonomik özgürlüğünü öldürdü!

* Annesin sen artık birinci asli vazifen çocuğuna bakmak .

Sosyal hayatını öldürdü

*Sen hiç bir işe yaramazsın. Bari yemeği düzgün yap

Öz güvenini öldürdü

*Onunla görüşme bununla konuşma . Yasak!

Özgürlüğünü öldürdü.

*Genç yaşta evlenelim. Okuyup ne olacak hem evlendikten sonra okursun ! ( Okuyamadı)

*Eğitim hayatını öldürdü.

Yetmedi !




Özetle kadınlar kuvvetle muhtemel kendisini öldüren adamlardan hoşlanırlar . İstatistikler ortada!
çoğunluğu susan celladını koruyan kader kısmet mecburiyet kisvesi altında kalmış bırakılmış ya da seçmiş çaresiz olmayı kabullenmiş kadınlar.

Yapılacak şey çok . Yapabilecek cesaret yok ...

Korkular öyle yüksek duvarlar örmüş ki bir çoğu bir belirsizliğe adım atacağıma alışıldık tehditkar şiddet eğilimli mutsuz hayatımı yaşayıp gideyim diyor.

Hayat zor , acımasız ama bir kararla başlar her şey.

Birde lütfen artık cezalar caydırıcı olsun . Eminim kadınlar o vakit daha güçlü olacaklar.

https://www.kadincinayetlerinidurduracagiz.net/



Suzan DİNLER